16 Kasım 2015 Pazartesi

Yusuf el-Karadavi Kimdir? | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, yusuf el karadavi / kardavi, abd, israil, nato, bop projesi, cia, mossad, mahmud ustaosmanoğlu, beşar esad, siyonizm,

   



SİZİNLE ADETA DALGA GEÇİYORLAR

Bu herif, Mahmud efendiyi müceddid seçenlerin başında geliyor ve o İngiliz casusu bir "NATO imamı"...

Yusuf el-Karadavi Kimdir?

Yüzde seksen küsuru Sünni Müslüman olan Suriye'de, Esed'i destekleyen, BOP'a yani gerçek adı ile Büyük İsrail devleti projesine karşı çıkan, saymakla bitmez, çok sayıdaki Sünni alimden biri olan Muhammet Said Ramazan El Buti, camide sohbet vermekte iken bombalı bir saldırı ile şehit edilmişti. Suriyeli Sünni alim el Buti'nin, CIA-MOSSAD uşağı sözde muhalif ve mücahid, özde paralı kiralık katil teröristler tarafından şehit edilmesi üzerine, Yusuf El Karadavi’nin yaptığı açıklamalar, dünyanın dört bir tarafında çok sayıda müslümanda öfke uyandırmıştı.

Ortadoğu ülkelerinde ‘Arap baharı’ adı altında, Büyük İsrail projesini gerçekleştirmek için yapılan ihanet, tahrip ve yıkımların çoğu, satın alınmış sözde İslam alimlerinin, özde Amerikan ve Siyonist casuslarının fetvaları sayesinde gerçekleşmişti. İslam'ı bir din gibi değil de, bir siyasi ideoloji hatta siyasi parti gibi kabullenip, dünya menfaat ve siyasetine alet eden İslamcılar da bu projede yoğun olarak kullanıldılar.

Özellikle de Arap halklara karşı hazırlanan komploda rolü deşifre olan Karadavi bunlardan biri... Ortadoğu'daki müslüman halkların ezici çoğunluğunun gözünde, kimliği ve misyonu çoktan deşifre olan Karadavi, İngiliz casusu bir NATO imamından başka bir şey değil...

Onun şimdiye kadar İsrail'e, Siyonizme ve bunların kuklalarına karşı cihat etme fetvası çıkarmaması acayip bir çelişkidir. Oysa kendisi, Katar’ın, ABD-İsrail planlarının, NATO’nun hizmetindedir ve bu güç odaklarının nüfuzu sayesinde sözde Dünya Müslüman Alimler Birliği başkanıdır.

Adamın geçmişi, hizmet ettiği arka planı, neye/kime çalıştığını bize anlatıyor. 

Hikaye, 1954 yılında başladı. Mısır cumhurbaşkanı Cemal Abdulnasır İskenderiye şehirinde Menşiyye meydanında bir suikast girişimine uğramıştı. Suikastin başarısızlığı Müslüman kardeşler (İhvan-ı Müslimin) liderlerinin ülkeden kaçmasına neden olmuştu.

Onlardan birisi, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan arasında gidip gelen Dr. İbrahim İzzeddin idi. Daha sonra Arap Emirliği kimliğini alarak Abu Dabi’de Şeyh Zayed’in yardımcısı olarak görev yaptı.

Müslüman Kardeşler örgütü üyesi olan mültecilerin çoğunluğu Körfez Şeyhlikleri arasından Katar’ı tercih etti (Emir Hamad daha iktidar olmamıştı) Onlardan birisi, Mısır askeri hapishanesinde göz altına alındıktan sonra Emniyet sorumlusu Salah Nasr tarafından Mısır İstihbarat örgütü lehine çalışmayı kabul eden Yusuf El Karadavi idi.

1. Resim: Karadavi’nin Mısır istihbarat arşivlerinde dosyasındaki fotoğrafı

Katar’da durumlar değişti. Yusuf El Karadavi, biraz saf olan Katar şeyhlerini Salah Nasr istihbarat örgütünden maddi olarak daha faydalı buldu. Bu yüzden Salah Nasr’la ilişkisini kesti. Mısır hükumetinin pasaportunu yenilemediği gerekçesiyle şimdiye kadar taşıdığı Katar kimliğini aldı. Onun tercihlerinin en büyük amili/etkeni, para ve menfaat idi.

Katar o dönemde İngiliz sömürgesiydi. İngilizler, Süveyş kanalı ve Arap-İsrail kavgası konularında Abdulnasır’la kavga halindeydiler.

33 yaşında olan Karadavi o dönemde Katar’ı ve bir kaç ülkeyi daha işgal eden İngiltere’ye karşı hiç bir konuşma yapmadı. Aksine, her şeyiyle İngiliz olan Katar’a iltica edip, hazinesinden maaş almaya başladı. Almaya da devam ediyor. O zaman, İngilizlerin kışkırtması ile ve Müslüman kardeşler örgütünün politikasına da uygun olarak, Siyonist rejimle savaşan Abdulnasır’a karşı kampanyalar düzenlemeye başladı.

Karadavi, körfez’deki İngiliz işgalini hiç eleştirmedi. Katar şeyhliğinde ilişkileri giderek derinleşti. Katar’ı fiili olarak, Ali bin Abdullah Âl Tani tarafından silahlı kuvvetler ve polis genel komutanı tayin edilen İngiliz subay Cochrane yönetiyordu. Katar halkının çoğunluğu işgalci İngilizlerle işbirliği yapmayı reddettiği için ordu ve polisin çoğunluğu Hintli ve Asyalılardan oluşmaktaydı. 

İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerinde eski bir subay olan Philip Blant ise Katar hükümdarı yardımcısı olarak işe başladı. 1950’de İngiltere Arthur Wilton’u yine ‘hükümdar yardımcısı’ ismi altında Katar’da birinci siyasi sorumlu olarak tayin etti.

2. Resim: Şeyh Ahmet bin Ali Âl Tani ordu ve polis komutanı Ronald Cochrane ile birlikte

Cochrane, Müslüman Kardeşlerin Katar yarımadasındaki faaliyetlerini kontrol ediyordu. Onlarla özel ilişkiler dokumaya başladı. Özellikle de uzaktan din eğitimi alan El Kardavi ile... 

O zamanda Kardavi’nin Mısır cumhurbaşkanı Abdulnasır’a karşı kışkırtma aktivitelerinden başka yaptığı bir şey yoktu. Daha sonra Filistin direnişine karşı bir kampanya başlattı. Bir çok Katarlı iş adamının, ‘kendini tehlikeye atma’ olarak tanımladığı Filistin direnişine maddi destek vermesini engelledi.

3. Resim: Şeyh Ahmet bin Ali, Ronald Cochrane ve aralarında Yusuf El Kardavi’nin bulunduğu Müslüman kardeşler örgütü mültecileri ile birlikte

Hükümdar ailesine giderek yakınlaştı. Onlara göre fetva hazırladı. O fetvaların en meşhuru, Şeyh Hamad’ın babasını sırtından vurmasını ve ona karşı bir darbe düzenlemesini mübah sayan fetva. Kur'an-ı Kerim’de açık açık zikredilen (Onlara (babalara) hiç bir kötü söz söyleme, kötülük yapma) ayetine ters olmasına rağmen Kardavi ümmetin çıkarının Hamad’ın yaptığını gerektirdiğini öne sürdü. Sanki Hamad’ın babasına karşı düzenlediği darbe hanımı Moza ve Siyonist rejimin isteğiyle değil de Katarlı ümmetin isteğiyle oldu. Ki siyonist rejim hemen, Şeyh Kardavi’nin konuğu olduğu ‘Şeriat ve Hayat’ programını yayınlayan El Cezire televizyonu binasının çok yakınında bir elçilikle mükafaatlandırıldı.

Şimdiye kadar açık olan bir soru var: Yusuf El Kardavi’nin İngliz subay Cochrane ve İngliz istihbaratıyla ilişkisi ne kadar gelişti?

Hiç kimsenin milyonlarca müslümanı aptal yerine koymaya hakkı yok. Hiç kimsenin akıl sağlığı da yerinde olmayan hasta ve ihtiyar bir adam (Mahmud efendi) üzerinden, Sünnilik ve Nakşilik iddiası ile ve de kurmaca bir müceddidlik iddiası/tiyatrosu ile Türkiye müslümanlarını da dolaylı yoldan Siyonizme hizmet ettirme hakkı, lüksü yok.

Mahmud efendiyi müceddid ilan edenler arasındaki tek Siyonist casusu Karadavi değildir. Bu İslam/ehli sünnet davası, bu tasavvuf davası, bu vatan ve devlet davası sahipsiz değildir. İmam-ı Rabbani evlatlarını izlemeye devam edin. BOP'çuların, İslamcıların, particilerin, bozuk tarikatların, ihvancıların ve hepsinin ağababaları olan Siyonistlerle işbirliği halindeki İçimizdeki İsrail'in bütün planlarını bozacaklar.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar